Önceki Bölüm  ← 

4- HAŞIR MEYDANI OLUŞMASI VE MAHŞERE YOLCULUK

Hak süphanehu ve Teala murat ettiği bir vakte kadar makes buyurur. O zaman müddetince Arş-ı Aladan  Makamı Ehadiyete kadar görünen hiçbir nesil yoktur. Hatta Cenabı Hak Huri ve Gılmanın dahi cennette ruhlarını almıştır. Bundan sonra Cenabı Hakk cehennem derelerinden olan Sakar’ dan bir kapı açar, oradan ateş fışkırır sonra onu söndürür ve Arşı Ala’nın hazinelerinden birini açar orda hayat denizi vardır, sonra haşir meydanını oluşturur oraya yağmur yağdırır. Canlılar ve bütün hepsi mezarlarından birer yeşil ot gibi biterler.

Birinin başı diğerinin omzunda, öbürünün eli diğerinin sırtında olarak insanlar tüm uzuvları girift yani karmakarışık olarak haşir olurlar. Bu dirilme tamam olunca görülür ki çocuk yine çocuktur, ihtiyar yine ihtiyardır, genç yine gençtirler, yani dünya hayatlarında iken öldüklerinde ne haldelerse o şekilde haşr olurlar. Fakat hiçbirinin ruhu yoktur.

Bundan sonra Allhahu Teala cc hazretleri İsrafil a.s. ihya eder diriltir, İsrafil a.s. sur üfürür, her ruh haşr meydanında kendi cesedini bulur ve girer. Mahlukat kabirlerinden kalktıkları vakit görürler ki ne dağ, tepe, ne çukur, deniz cümlesi dümdüz olmuş bir kağıt sayfası gibidir.

İnsanlar kabirlerinin üzerine oturdukları bu zaman da kendileri üryandır yani çıplaktır. Fakat gurbette garip üryan olarak vefat edenlere ise onlara cennetten elbise getirtilip giydirilir. Şehitlerin ve sünneti seniyye ye tutunarak vefat etmiş olanların iğne deliği kadar elbisesiz yeri kalmaz, Hz. Muhammet S.A.V. ümmeti ise kefenleri ile haşrolunur, bunun için şu Hadisi Şerifin emrine uymak gerekir. “ Ey ümmetim ve ashabım siz mevtanızın kefeninde mübalağa ediniz. Zira benim ümmetim kefenleri ile haşrolunur halbuki diğer ümmetler çıplaktırlar.

Herkes kabri üzerine çıkıp, bazısı çıplak, bazısı siyah, bazısı beyaz urbalı, bazısı dahi nur saçar olduğu halde oturur. Lakin her biri başlarını eğmiş olarak ne yapacağını bilmeyerek ahret yılı ile bir müddet orda kalır.

Sonra mağribden bir ateş zuhur eder ve onun gürültüsüyle halk mahşere doğru sevk olunur. Kişi bu meşakkatli yolculukta imanı ve ameli tarafından onların miktarı kadar korunur.

Bir kavim ihsanda birbirlerine yardım ederlerse dini, imanı, helali haramı, birbirlerine öğretirlerse Allahu Teala onlara rahmet eder, onların ortak amellerinden bir binek halk eder yaratır onun üzerine binerler böylece haşr olunup mahşere sevk olunurlar. Haşr meydanından mahşer meydanına kadar yapılan bu yolculuk çok meşakkatlidir, arkada yolculuğu tatbik eden ateş vardır, güneş başlarının üzerine öyle yaklaşmıştır ki biri elini uzatsa sanki değecek gibidir. Kalabalık tahammülün üstündedir.

Bu yolculukta dünyada içki içenler sarhoş olarak haşrolunduklarından öyle katılırlar, içki içen ateşten içki kabı boynuna asılmış ve leşlerin cümlesinden daha pis kokar halde bu yolculuğu yapar. Başları, kolları, bacakları açık olarak sokağa çıkan kadınlar, kızlar buralarından kanlar, irimler akarak haşr olunup sevk olunurlar. Allah yolunda şehit olanlar yaralarından kanlar akarak gelir lakin o kanların rengi ve kokusu misk gibidir.

Bu sevk olunmada  melaikeler herkesi fırka fırka , dalga dalga sevk eder onların etrafında çok büyük halkalar oluştururlar bu zamanda halk birbirine karmakarışık olur, ziyadeyi izdihamdan bir ayak bin ayak üzerinde olur, herkes günahına göre teregark olur.

Bir kürsü sahibi olup bir şeyler anlatacağım ve anlayacağım diye dünyada terleyenlere, suda boğularak vefat edenlere melaikeler sizin için korku ve hüzün yoktur diye nida ederler. Mahşer yolculuğunda bu sıkıntılı insanların bir kısmı tatlı ve soğuk saf sular içereler zira sabiler babalarının etrafında cennet ırmaklarından kâselerle tavaf ederler ve onlara su verirler.

Bir topluluk dahi görülür ki başlarının üzerinde bir gölge onları gölgelendiriyor, mahşerin hararetinden onları muhafaza ediyor, bu onların dünyada verdikleri zekat ve sadakalardır.

Bazıları bu meşakkatli yolculukta dehşetli bir yılanı boynuna işlenmiş onu inim inim inleterek yoluna devam eder, bunlar dünyada zekâtlarını vermeyenlerdir.

Diğer bir fırka ise avret yerleri gayet büyümüş cerahat ve irin akar, onların fena kokusundan etrafta bulunanlar gayet rahatsız olurlar, bunlar zina yapanlar ve başları, saçları, kolları, bacakları açık sokağa çıkan kadınlardır.

Bir gurubun karınları yüksek dağ gibi büyümüş hareket etmeleri çok zorlaşmıştır, bunlar faiz yiyenlerdir.

Sonu ne zaman geleceği belli olmayan, arkadan gelen ateşle sevk olundukları bu yolculuk herkesi çok korkutur, başlar öne eğilir enbiya ve ulamaya bile korku gelir, evliya ve şühedalar dahi hiç takat getirilemeyecek olan Allah azabından feryat ederler, bunlar bu hal üzerindeyken güneşin nurundan ateşinden daha fazla bir ateş onları kaplar, zaten güneşin hararetine takat getirmeyen insanlar bu anda tamamen karmakarışık bir hale gelirler, ahret yılı ile binlerce sene bu yolculukları devam eder.

Devamını Oku →