Ankara’ya vardım doktor arkadaşımın hocasının özel bir laboratuvarı varmış oraya götür tahlil sonucunu çabuk verir dedi. Buldum ve parçayı oraya bıraktım 2 gün sonra çıktı sonuç Lenfoma bir şey yokmuş sadece tümör. Doktor arkadaşımı aradım aynı sonuç çıktı ne yapayım dedim. İbn-i Sina veya Gazi Hastanesine Hematoloji bölümüne git dedi. Bende tümör ya fazla git gel yapmayayım Onkolojiye gideyim teyzeme yakın dedim. Sen bilirsin dedi.
Sabah erken Onkoloji Hastanesine geldim. Sıra bekliyorum yanımda teyzemde var. O zaman barkot sistemi ne arar herkes kapıda, koca bir kalabalık, o kalabalığın arasında da ben, bekliyorum sırada ilk günüm. Hastanede daha hemen önümde ellerini doktor odasının kapısına dayamış bir genç, arkasında da ben, sıra bende başka kimseyi geçirmem dercesine bekliyoruz sadece. Aradan yarım saat filan geçti zannedersem benim için final anı, varlık ile yokluk arasındaki çizgi, tamda sırat köprüsü mübarek. Yan taraftan bir yaşlı amca yaklaştı ve
-Hayırdır delikanlı neyin var? Diye sordu, delikanlı ise hasta ben değilim, babam hasta onu getirdim amca dedi. – Neyi var? Diye sorduğunda, lenfoma amca yani kanser dediğini duydum sadece. Hayatım gözümün önünden film şeridi gibi akmaya başladı, ağlamak istiyorum olmuyor sanki bütün duygularım boğazımda düğümlendi kaldı, yutkunamıyorum, sonrasında doktor arkadaşımı aradım. – Hocam sen bana tümör diyordun buradaki doktor kanser diyor, tümör kanser demek mi diye sorduğumda kırgın ve titrek bir ses tonuyla, evet Hüsamettin bilmiyor muydun? Dedi. Ben ise vallahi bilmiyordum doktorum dedim ve telefonu kapattığımda bütün hayatım kararmıştı, o an sanki hastane başıma yıkılıyor bütün insanlar “aaa kanser uzak durun bundan” derlermişçesine bana bakıyorlardı sanki, en başta canımdan öte can parçalarım çocuklarım gözlerimin önüne geldi. Sanki benim cenaze namazımı kılıyorlarmış gibi hayal ettim, yıkılmıştım adeta, artık benim için tek bir nefes almanın bile önemi yoktu, sahi tek bir nefesine hükmedemediğimiz dünyada aldığımız bir nefesin ne önemi vardı ki, bitmişti artık hayat benim için, konuşmak istiyorum konuşamıyorum, ne yapacağımı bilemiyorum kendimi bir rüyada hissediyordum ve ne zaman uyanacağımı düşünüyordum, Birisi beni uyandırsa günaydın dese ve yeni bir hayat başlasa diye çok umut ediyordum ama değildi, hayat bu ya işte o acımasız yüzünü bana da gösterdi ne yapardım ben, kime nasıl derdimi anlatacaktım. Televizyonlarda, gazetelerde okuduğum gördüğüm hayatlar gözümün önüne geldi “Kanserden Öldü” ve biliyordum ki bende ölecektim ama ne zaman? Düşünebiliyor musunuz çocuklarımı ve ailemi o gün son defa görüyormuşum gibi hissediyordum, gözlerimi kapatmaya, uyumaya korkar hale gelmiştim, sabah uyanıp gözlerimi ilk açtığım an kendimi çimdikliyordum yaşıyor muyum diye ve o gün bugün de ölmedim Allah’ım sana şükürler olsun diye dua etmeye başlıyordum ama gerçeklerden kaçamazdım kesin olan bir şey vardı kanserdim yazılışı ve okunuşu gibi soğuk bir hastalık, benim için geri sayım başlamıştı artık günden güne eriyeceğimi, vücudumdaki bütün tüylerin döküleceğini ve ağzımda maske ile dolaşacağımı kısacası ölümü bekleyen bir Hüsamettin vardı artık ister istemez hayal ediyordum camiden selamın verildiğini çocuklarımın sevdiklerimin tabutuma sarılıp “gitme baba, gitme oğlum, bırakma bizi” çığlıkları kulaklarıma geliyordu artık ama ağlayamıyorsun ki, çaresizsin bir kere. Düşünebiliyor musunuz herkesin annesi, babası hastanede iken benim annem ve babam yanıma gelemiyorlardı zannetmeyin ki hastane ortamını sevmedikleri için aksine evlatlarının günden güne eridiğini görmemek için hoş belki gelseler tanımayacaklardı bile hak veriyorum onlara, hangi anne baba evladını öyle görmek ister ki, haberi aldıklarında nefesleri boğazlarında düğümlenen, yutkunmaya cesaret edemeyen ailem nasıl gelebilirlerdi ki yanıma, bende istemiyordum aslında gelmelerini biliyordum çünkü hastanede onların ve benim feryat figan içerisinde ağlayacağımızı, her şey üst üste gelmişken yokluk içerisinde beni büyüten vefakar annemin, fedakar babamın göz yaşlarına asla dayanamazdım biterdim o an işte. Beni hastaneye gönderdikleri gün gibi tekrar görebilmeleri için tedavimi tamamlamadan onlarla görüşmeye yüreğim el vermedi, cesaret edemedim. İyi günde herkes yanında olur. Önemli olan kötü günlerde de insanın yanında olabilmek işte ben o zaman eşim ile yıllar önce birbirimize vermiş olduğumuz söz aklıma geldi, iyi günlerde değil, zor günlerde de beraber olacağımız günler olacak bu hayatı seninle paylaşmak istiyorum sözü işte bana can damarımdan daha yakın olan eşim Fadime’nin o zamanlar da 3. Çocuğuydum adeta, yüzündeki tebessüm hiç eksik olmadı, elimi tutması ve gözlerinin içinin gülercesine bana bakması beni hayata bağlamıştı bir kere, hayat bir imtihan bu zorlu sınavıda beraber aşacağız bitanem üzülme sen, ben her zaman yanındayım ve sende her zamanki gibi güçlü bir babasın çocuklarını düşün hayata olan azmin burada son bulmayacak bak ardında 1 ve 5 yaşında pırlanta gibi fidanlarımız var daha onların gelecekte ki mutlu günlerini göreceksin parkta ve bahçede onlar ile vakit geçireceğimiz günlerimiz olacak yakışmıyor sana böyle yatmak hadi kalk yürüyelim hastane koridorlarında hastalığa inat diyerek beni yatağımdan kaldırıp yürütmüştü hiç aklımdan çıkmıyor o anlar herşeyi unuttum huzurumun yanındayım, mutluyum böyle bir eşim olduğu için Allah’a şükrediyordum iyiki varsın hayatım.